Diyarbakir, Pozanti, The Sleepers, Suskunlar

Iki hafta kadar once gunlerce konusulmasi gereken, ama elbette toplumsal balik hafizaligimizin icinde kaybolup giden, bir sey oldu. Pozanti Cezaevinde “Tas Atan Cocuklar”* davasi diye bildigimiz dava nedeniyle hukumlu bulunan cocuklar, cezaevinde yasadiklari cinsel tacizi ve tecavuzu anlattilar. Sonra birer birer acildi eski defterler, en carpicilarindan biri Yildirim Turker’in “Bildigin Gibi Degil” kitabindan yaptigi alintiydi. O kitabi okudum, Yildirim Turker’in yazisini da, okumanin hic kolay olmadigi iki yazi arada sirada aklima duser okuduklarim ve midem bulanir yine yeniden, hem okuyun demek istiyorum hem de hic bulasmayin demek istiyorum her ikisi icin.

Ve sonra Bulent Arinc cikti bir gun medyanin karsisina “Cocuklarin Sincan Cezaevine gonderildigini ama iddialarin henuz ispatlanamadigini” soyledi, once sinirlendim sonra hatirladim bu ulke “13 yasindaki kizin 26 tane adamla rizasi ile birlikte oldugu” iddialarinin ispatlanabildigi bir yer olduguna gore, sanirim o cocuklar icin en hayirlisi “iddialarinin ispatlanamamasi”.

Sonra Show TV’de yayinlanan Suskunlar isimli bir dizi ile ilgili sosyal medyada yazilanlari okudum, The Sleepers filminden uyarlandigi soylenen bir diziydi. Ve herkes nasil da insanin yuregini dagladigindan bahsediyordu dizinin, gercek hayatta onlarca ornegini gormezden geldigimiz bir olgunun kurgu olanini izlemeyi insanlarin yurekleri kaldirmiyordu. Diziyi izlemedim ama filmi izlemistim, yaptiklari bir sakanin, once esek sakasina sonra geri donulemez bir hataya donusmesinin ardindan hapse giren cocuklarin baslarina gelen tacizler tecavuzler dayaklar dolayisiyla yasadiklarini ve yasadiklarinin intikamini almalarini anlatir film.

Filmin asil onemi ise sudur, “intikam” denilen olguyu bir an icin “adalet”ten onemli kilar izleyen icin, o cocuklarda acilan onulmaz yaralara seyirci de oylesine bilenir ki “adalet” degil “intikam” arar. Ve “intikam” alan o cocuklari hakli bulursunuz, isteseniz de istemeseniz de.

Kanunlar islenen sucun ozelligine gore o suca verilecek cezayi ongorurler, ve adalet sistemine inanan kimse buna karsi cikmaz. Kurallar herkesin erisimine aciktir, o kurallara gore verilen kararlar da gerekceleri ile birlikte herkesin erisimine aciktir, bu mekanizmanin her hangi bir basamaginda bir hata yapilir ise nereye basvurulup nasil duzeltme yapilacagi da herkesin bilgisi dahilindedir. Hapishaneler, suclulari belirli bir sure ve/veya yasam boyu toplumdan izole etmek icin kurulmus kurumlardir, her kurum gibi duzenleyici ve denetleyici yapilari vardir. Zurnanin zirt dedigi yer ise, hapishanelerde suclularin kanun koyma ve uygulama yetkisi olmayan kisilerce yeniden “cezalandirilmasi” ve bu surece ne hapishanelerin asayisinden sorumlu hapishane mudurlerinin ne de gardiyanlarin sesini cikarmamasi ve hatta kimi zaman destek olmasidir.

Cocuk tacizcilerini “kendi yontemleri” ile cezalandiran, yurdum hapishane ahalisi baska cocuklari “uygun gordukleri” icin taciz etmekten, tecavuz etmekten ve bunu sistematik hale getirmekten gocunmuyorlar. Daha onemlisi bunun tehdit olarak Demokles’in Kilici gibi suclularin basinda sallandirmaktan cekinmeyen gardiyan ve hapishane yoneticileri, sikayet etmeye kalkanlari engelliyorlar. Biz “disarida” olanlar ise olanlari duymak, gormek ve okumak istemiyoruz. Gozlerimizi ve kulaklarimizi kaparsak yok olacakmis gibi, yasananlar surreal bir korku hikayesiymis gibi davranmaktan kendimizi alikoyamiyoruz.

Dunyanin her cezaevinde “tecavuz” bir tehdit ve cezalandirma aracidir, bu iddianin ispata ihtiyaci yoktur. Ihtiyac duyulan sey ya bunu engelleyebilmektir -ki ne yazik ki bu zor ve hemen olmasini beklemek romantizm-, ya da bunu gormezlikten gelmekten vazgecmektir. Gormezden gelmekten vazgecer isek, bu konuda sikayeti olan insanlari dinleyebilirsek, adalet sisteminin cezalandirdiklarini bir kere daha kimsenin “kendi yontemleri” ile cezalandirma hakki olmadigi -ki bazen nasil isimize  geliyor degil mi bir cocuk tacizcisinin hapishanede sislendigini duymak- olgusunu icsellestirebilirsek belki o zaman yasanacaklari engelleriz!

Emine

*Dava ile ilgili de Kanat Atkaya’nin Hurriyet’teki yazisini okuyun.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s