27.Ay

Aslinda bu yazinin gecen ayin konusu olmasi gerekiyor, annemler buraya geldiklerinde neler hissettigimi toparlamayi bekledim ama sanirim, ve aslinda ne hissettigimi ilk andan itibaren bildigim kadar sesli soylemenin veya kelimelere dokmenin anlaminin da -en azindan benim kisisel tarihim icin- buyuk oldugunu bildigimi fark ettim. Hislerim sudur : “Benim evim New York”.

Oyle, hayatimin belirli bir doneminde yasamaya geldim, ve bu surede tabii ki egreti yasamayacagim “ev”i degil, aliskanliklar olusturdugum, sokaklarinin benim icin anlamlar kazandigi, hakkinda bitmek tukenmek bilmeyen bir merak icin de oldugum, guzelligine hayran oldugum, herkesin sevmesine ihtiyac duymadigim “ev”im.

Belki, basimi soktugum evim, benim evim diyip kapisini anahtarimla acmak “zorunda” oldugum ilk evimin burada olmasindadir. Belki bir kasirga surecinde annenle ve babanla kendini hic  sorgulanmamis hemen insanin uzerine yerlesiveren bir guvenle otururken buldugun degil, 3 ay oncesine dek tanimadigin ev arkadasinla bir battaniyenin altinda kendinden baska kimseye yaslanmadan karanlik salonunda film izleyerek -elektrik yokken bilgisayarlarinin sarjini hunharca bitiren ev arkadaslarinin hikayesi de ayri bir yazinin konusu olsun-oturdugun evin burada oldugundadir. Belki yine ayni kasirga surecinde, evlerinde elektrik su ve internet olan gidebilecegin yerlerin teyzelerine,halalarina, amcalarina, dayilarina degil; bu sehirle birlikte hayatina giren insanlara ait olmasindadir. Kendini siklikla ve her seferinde daha da iyiye giderek mercimek corbasi yaparken bulmandir belki, “evindir” iste belkisi, soylesi boylesi yoktur.

Annenlerin sana “misafirlige” geldigi yer, senin evindir.

Iyi geceler,

E.