Son bes gunde* Turkiye’de yasanan protestolar ile ilgili cok sey yazildi, cok sey soylendi,tartismalarin en yogun oldugu noktalardan biri basinin son derece komik sessizligiydi. Bu sessizligin yorumlanmasi asamasinda bilginin ekonomi-politiginin tartismaya acilmasinin gerekliliginin sart oldugu ise asikar.
Devlet denilen yapilanma insanlar ile bir kurum arasindaki kontrattan daha ote bir sey degildir. Bu kontratin en onemli maddesi ise asayisi saglamak icin kullanilacak gucun kimin tekelinde olacagidir. Kisilerin kendi asayislerini kendileri saglama durumunun esitsizligi ve keyfiligi karsisinda insanlar devlet denilen kurumun guc uzerinde tekelini kabul etmislerdir, FAKAT bu gucun kullanmasinin kurallari da ayni kontratta belirlenmistir. Son bes gundur gorduklerimiz ise devletin guc tekelini, kendini var eden halkin uzerinde kullanmasi ve bunun icin hesap verme gereginin olmadigini dusunmesidir. Polis kuvvetlerinin insanlar uzerinde boylesine orantisizca biber gazi ve turevlerini kullanmasinin akla ve izana sigan herhangi bir yani olmadigi gibi, tabii simdi polis oyle yapmamaliydi ama diye baslayan cumlelerin de benim icin kiymeti haybiyesi yoktur. Cunku butun bir hikaye polise kitap okuyacak denli yaratici eylemcilerle baslamisken, orantisiz polis mudahelesi ile bugune gelindigini kimsenin unutmamasi gerekir.
Devletin bir onemli gucu de ekonomik gucu elinde barindirmasidir, liberal demokrasilerde zor olsa da devletin sizi mal varliginizdan etmesi imkansiz degildir; ve ayni kaba gucu tekelinde bulundurdugunu gerektiginde hatirlatmaktan cekinmedigi gibi, ekonomik gucunu de hatirlatmaktan cekinmez devlet ve/veya yonetici elit.
Butun bunlarin anlami ne mi? Devlet ve yonetici elitleri yaptiklarinin sorumlulugunu ustlenmemenin bir yolu oldugunu fark ettikleri an kendilerine zorluk cikaranlar ustunde guclerini kullanmaktan cekinmeyeceklerdir. Secimle is basina gelip, secimle gorevinden alinacagini bilse dahi gerekli cogunluga sahip oldugu surece secmeninin tamamina hak ve ozgurluk gibi kamu hizmetlerini bazen saglamamanin yollarini bulacaktir. Bilgiye ulasmak, ve bilgilendirilme hakki da en onemli haklardan biri olduguna gore kesintiye ugramasi isten degildir.
Medya sahipliginin kimin elinde olacaginin cevabi benim icin acik, isteyen medya grubuna sahip olabilir. Piyasa ekonomisinin medya konusunda da isletilmesi ile ilgili bir sorunum yok, yeter ki zamaninin ruhuna gore haber yapmadigi icin devlet eliyle yaptirimlara ugrayacagindan korkmadan haber yapabilsinler. Iste sorun bu noktada yasaniyor, yarin baslarina ne gelecegini bilmeyen medya patronlari bugun belki de kimse onlara oyle bir emir vermeden kendilerini sansurluyorlar.
Peki bunun yaninda kisisel olarak Dogus Grubu veya Dogan Grubu urunlerini kullanmamayi tercih etmek hak iken, tercih etmeyenleri asagilamak hak mi? Hayir! siz Garanti Bankasini kullanmayabilirsiniz, ya da Dogus Grubuna ait yerlerde yemek yemeyebilirsiniz ama yemeyi tercih edenleri, kullanmayi tercih edenleri otekilestiremezsiniz,nokta. Butun bu hareketten ogrenmemiz gereken en onemli sey, azinligin cogunluga, cogunlugun azinliga tahakkumu olmayan, sivil ozgurluklere ve anayasal hukuka dayali bir demokrasinin var oldugunu unutmamiz, ve simdi yeniden hatirlamaya calisiyoruz.
Cunku o zaman bugun Sabah gazetesinde Suleyman Yasar’dan farkiniz kalmiyor. Merkez Bankasinin bagimsizligina laf atmak icin, yasananlari kullanmasi ve bugun yasadiklarimizin “genc nufus issizliginin artmasindan kaynaklandigini” iddiasini ile gelen Suleyman Yasar olmak istemezsiniz. Hem issiz gucsuz gencler sokakta demeye calisiyor, hem de Durmus Yilmaz’dan beri bir turlu icine sindiremedigi Merkez Bankasi ile kendince hesaplasmaya calisan Suleyman Yasar’i yaraticiligi icin takdir ediyorum(!)
Ve son olarak Hasan Bursalioglu’na da tesekkurlerimle bir de isin medyanin yanlisi tarafina deginmek zorunlulugunu hiseettim-ayri bi yazi konusu olsa demistim ama ayni yazida olmaliymis anladim.
Bu yeni bir olgu degil ben azindan son 11 yildir bunun ne denli carpici bir gercek oldugunun farkindayim. Ilk farkedesim 2002 yilinda Sabanci Universitesi’ne baslamam ile ayni zamana denk duser, cunku o zamanin yonetici elitinin derdi olan konularda Sabanci Universitesi -dogru yanlis eksik veya degil onu tartismiyorum- farkli bir tavir icindeydi, ve Emin Colasanindan Abbas Guclusune herkes hep bir agizdan insanlara cocuklarini Sabanci Universitesine gondermemeleri yonunde telkinlerde bulunuyordu, cunku onlar herseyi bilen muktedirden korkuyorlardi. 11 yil oncesine gitmeye gerek yok, bu devlet Uludere’de insanlarini bombaladi, ama kimse bilgilendirilmek istemedi cunku “kacakci”lardi, su testisi su yolunda kirilirdi. Ve bugun yine Dogan Grubuna ait medya kuruluslari sessizligi tercih etti ya da penguenleri…*
Sonra dun Basbakan Erdogan, Koc Universitesi rektorunun gayet yerinde e-maili hakkinda once niyet okuyuculugu yapti, sonra rektorun ogrencilere sahip cikmasini istedi. Sahip cikilmasini istedikleri 18-22 yas arasi yetiskinlerdi,cunku biz senelerce devlete baba demistik o da kendini baba zannetmisti. Bu neden olmustu peki, ben de niyet okuyuculugu yapayim o zaman, gostericilere kapilarini acan Divan Otel ve doktorlarinin gazdan etkilenenlere yardimci oldugu Amerikan Hastanesi yuzunden olabilir mi acaba? Peki ayni Koc grubunun 1970’lerde medyayi zamanin hukumetine karsi burokrat elit destegi ile kullanirken aklina bir gun basina bunlarin gelecegi gelmiyor muydu acaba?
Rasyonelitesine inandigim insan irkinin bu kadar miyopik olmasi nedendir acaba?
Ayrica bir seyi daha unutmayiniz, bu ulke 90 yildir secimle yoneticilerini seciyor; biz Misir, Tunus veya Libya degiliz dolasiyla yasadiklarimiz da “bahar” degil. Yasadigimiz demokrasinin buyume sancilari, ama cok guzel cocuklariz ve cok guzel buyuyoruz!
*Icisleri Bakaninin bugun yaptigi aciklamaya gore, son bes gun icinde Turkiye’nin 67 ilinde 235 eylem ve etkinlik gerceklesirken; 1.730 kisi tutuklanmis, bunlarin onemli bir kismi sorgulanip, kimlik tespiti yapildiktan sonra serbest birakilmistir.
*Bugun itibariyle yayinlara baslamalarinin fasulyeden sayilmasi gerektigine inaniyorum.