Simdi gece gece oturmus, Deli Yurek’i Kenan Imirzalioglu icin izledigim zamanlardan bana kalan en onemli yadigar olan “Baskadir Baska”yi dinliyorum. Baris Manco’nun “Kul Ahmet” saheseri ile birlikte ardindan uzun uzun dusundurur. Pazar gunu secimler var ya hani, ve hani siz butun bir ulkenin gecmisinin de geleceginin de 8 Haziran sabahi oldugunu saniyorsunuz ya… Oysa ki:
“Ates olmak hostur amma, yanik olmak baskadir baska” demis birileri.
Ben hangi ulkede dogacagimi secmedim, hangi ulkede dogacagini secmeyen, secemeyen herkesin bunu hic unutmamasini dilerdim. Ben bir de ustune “Hikmetinden sual olunmaz” derim, sizin ne diyeceginiz ise size kalmis.
Bunu unutmaz iseniz, ates olanin bugunden yarina, bir on yildan digerine degisebilecegini gorursunuz. Ama yanan hepimiziz, her zaman. Ve yanik olmak baskadir cidden.
Yaninca, senden daha az veya senden daha cok yanani gorunce, ya da hic yanmayinca ama yanani dinleyince; gercekten dinleyince yalniz sizin isinize geldiginde degil, insan daha uzun vadeli seyleri derisinin en altinda hissediyor.
Mesela, kurumsal irkcilik ile yuzlesmek istiyor, mesela mulkiyet hakkini temeline inmek istiyor, mesela ozgurluk ile guvenlik arasinda secim yapmak zorunda oldugunun kendine acikca soylenmesini istiyor, cocuklari, yigenleri iyi egitilsin meslek sahibi olsun istiyor, statuko ile degil, konjekture gore degil, ilkelerine gore hareket eden insanlarla siyaset konusmak istiyor.
Bir de Ahmet Hamdi Tanpinar ne demis: “…O zaman Mumtaz arkadasina behemahal yasamasi lazim olanla kendisine ait gecici haller arasinda uydurdugu munasebetin manasiz oldugunu elinden geldigi kadar anlatmaya calismisti. `Islerimiz iyi gitmiyor diye, tanrilara kizmayalim’ demisti. Islerimiz, bizim ve bize benzerlerin kucuk sakatliklariyla, tesaduflerin ihanetiyle her zaman bozulabilir. Hatta bir kac nesil icin bozuk gidebilir. Bu bozulma, bu duzensizlik ic kiymetlerimize karsi vaziyetimizi degistirmemelidir. Iki ayri seyi birbirine karistirirsak ciplak kaliriz. Hatta zaferlerimizi bile tanrilardan bilmemeliyiz. Cunku ihtimallerin cetvelinde maglubiyet de vardir. Amcanin mahkemesinin uzamasiyla bu vatan uzerindeki tarihi haklariminizin kizkardesinin evlenmemesiyle Suleymaniye’de okunan sabah ezaninin ve Musluman bir babadan dogmamizin, paranizi dolandiran emlak tellaliyla ic cehremizi yapan kiymetlerin, bizi biz yapan buyuk realitelerin ilgisi nedir? Bunlar sonu cemiyete dayanan realiteler olsa bile, bizi kendimizi inkara degil, sartlari degistirmeye goturmelidir. Elbette ki bizden mesut memleketler ve vatandaslar vardir; elbette ki iki asirlik hezimetlerin, cokuntulerin, henuz kendi sartlarini bulamamis bir imparatorluk artigi olmamazinin bir yigin neticesini hayatimizda hatta etimizde duyacagiz.Fakat bu istirabin bizi hezimete goturmesi daha buyuk bir hezimeti kabul degil midir? Vatan ve millet, vatan ve millet olduklari icin sevilir; bir din, din olarak munakasa edilir, ret veya kabul edilir, yoksa hayatimiza getirecegi kolayliklar icin degil…”