“Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller…”
Sezai Karakoc’un Olum ve Cerceveler adli siirindeki bu dortluklerde Tosun Hocam’i, ve Tosun Hocam’in bana ne ifade ettigini anlatan binlerce mana var.
Hafif ve sari isik rahat ve uzun okuyabilmek icin, kendinizi dinleyebilmek icin en uygun isiklardan biridir. Varligi ile ben buradayim demez, hayatinizi kolaylastirir, size ve etrafinizi saran herseye anlam katar. Mutevazidir. Okulun ilk gununde, ilk ogle yemeginizde masaniza oturan ve sizinle sevdiginiz kitaplardan, universitenin ne demek oldugundan konusan, her sene sonunda kampusun icindeki evinde sizi agirlayan, bazen blueberry aslinda yaban mersini midir sorunuzu uzun uzun yanitlayan, bazen Turkiye’de ilk kez duzenlenecek olan Model Birlesmis Milletler Konferansinin organizasyonu icin sizinle sabahlayan, bazen konferans davetlisi Rauf Denktas’i kapida karsilayacak ambulansi unuttugunuz icin Denktas’in yaverinden yedidiginiz azar nedeniyle dolan gozleriniz gorup size elinde sicacik bir kahve ile gelen dunyanin ve Turkiye’nin en onemli matematikcilerinden biri olan Tosun Hocaniz gibi.
Her birimiz incecik yelkenlerimiz ile adim attik Orhanli’da Sabanci Universitesi diye adlandirilan fakat aslen “okulumuz” olan bir yere. Yelkenlerimizi ruzgari ile dolduran bizi teker teker bu hayatta en mutlu olacagimiz ugrasilari yapmak uzere bu kapidan ugurlayanlar arasinda en onemlisi idi Tosun Hoca. New York Universite’sinde 4. yilina devam ettigim doktoramin kabul mektubunu kendisine elektronik posta araciligiyla ilettigimde “Yolun acik olsun, kolay gelsin Emine kizim” yazacak denli kuvvetli ve yuzunden konusurken hic eksik etmedigi gulumsemesi ile guvenli bir ruzgardi Tosun Hoca.
Biz hala son duragimizin neresi oldugunu bilmedigimiz bu gemide yol alirken, sizi bugun topraga verecegiz Hocam.
O nedenle bir gun yeniden gorusene dek, simdilik Hoscakalin.