Babam iste, altina ne yazsam ne anlatsam olmayacak olan. Birey oldugumu bilen ve kabul eden, birey oldugunu anlatan ve anlamlandirilan. Bagira cagira tartisiriz da, komikli konusuruz da is siyaset oldu mu mesela. Okumanin erdemine inaniriz, bir de Tanpinar ile Bugra’nin buyuk yazarligina. Hayatta en cok “aydinlanmacilara” guleriz, bir de Suleyman Demirel’in aforizmalarina. Ikimiz çok kalabalığız, yalnızlığımızı sevmemiz ondandır. İnsanlar bizi tanımazlar ise sevmezler, tanırlarsa onu benden daha çok severler. En çok Süleymaniye’nin külliyesini severiz. Onun en sevdiği koku aluminyum kokusudur, benim ise şehir. O devletin bekaasına benden daha çok inanır, çünkü Churchill haklıdır. Benim için devlet işleri kolaylaştıran bir kurumdan ötesi değildir. Ben ona ne istersem anlatabilirim, “bu da babaya nasıl anlatılır” diyenleri anlamam. O hem oğlunu hem beni elbette eşit sever, ama Allah O’na ilk önce bir kız çocuğu verdiği için çok mutludur. Bizim hikayemiz budur, Allah seni benden çok ama çok geç alsın.
After months of being sick with flu, and dealing with all the side-effects interacted with flu and diabetes my dad was out and about all day today. I think this is one of the photos I smile genuinely in a long while. There is a certain sense of invincibility when I am with him. I do not lean on him for anything, he does not want me to lean on him for anything. He knows and acknowledges I am an individual ; I know and acknowledge he is an individual. I just seem to cling to him on photos a tad bit more than he does to me.